Hırsız Japon edebiyatını çok seven biri olduğum için seveceğime emin olduğumu hissederek aldığım bir kitaptı ve sonuç olarak tüm beklentilerimi karşıladı. Özellikle günümüzde yazılan Japon hikayeleri ve kitapları beni çok memnun ediyor ve şu ana kadar hayal kırıklığına uğradığımı hiç hissetmedim.
Hırsız‘a 5 üzerinden 4.5 veriyorum, yuvarlayarak 5 yapıyorum.
Nişimura kimsesi olmayan bir yankesici ve işinde çok iyi. Hayatını çalarak kazanan bir adam. Kısa süre önce Tokyo’ya geri döndüğünde kendisi gibi hırsızlık yapan küçük bir çocukla ve eski bir suç ortağıyla karşılaşıyor ve hayatı kendi kontrolü dışında gelişmeye başlayan olaylarla savruluyor. Kitap boyunca kader, hayatın sizi nelere sürüklediği ve bunların bir anlamı olup olmadığını sorguluyorsunuz. Bunları da polisiye gerilim tadında, neler olduğunu anlamaya çalışırken yapıyorsunuz ki bu da kitabın bir sürü güzel yanından sadece biri.
“…Sakın hayatını boşa harcayayım deme. Kötü zamanlar yaşasan bile son gülen sen olacaksın.”
Kitabın ana karakterinin kişiliği ve insanlara yaklaşımı aynı zamanda yankesiciliğin “felsefesi” ve Robin Hood tadında hırsızlık fikri hakkında düşündürüyor. Kitap içinde hırsızlığın iyi bir eylem olarak gösterildiğini hissetmedim ama kısacık bir kitapta bir sürü kötü koşulla karşılaşınca hırsızlık aralarındaki en saf kötülük gibi gözüktü. Yazarın ilginç bir yaklaşımı olduğunu düşünüyorum; yargılamaktan ziyade olayı önünüze çırılçıplak itiyor ve siz düşünüyorsunuz.
“Ama şurası açıkça belli ki mülkiyet kavramı olmasaydı çalmak diye bir kavram da olmazdı, öyle değil mi? Dünyada açlık çeken tek bir çocuk bile olduğu müddetçe, her türlü servet çalıntıdır.”
Kısa bir kitap olması gereğiyle kısa hikaye tadında, az karakterli ve çok detaylı olmayan bir olay örgüsüne sahip Hırsız. Fuminori Nakamura’nın yazım tarzını beğendim, 164 sayfalık bir kitaptan beklediğimden daha fazla duygu ve hareket vardı. Özellikle kitabın sonunu beğendim. Her karakter olması gerektiği kadar vardı, her cümle olması gerektiği yerdeydi ve hiçbir şey gereksiz gelmedi. Her şey tam tadında yazılmıştı. Yazılmamış her şey, açıklanmamış her detay kitabı daha güzel yapıyordu.
Maalesef Japonca aslından bir çeviri değil, bu da normalde benim için bir eksi. Ancak İngilizce’den çeviren Mehmet Gürsel çok başarılı bir iş çıkarmış, editör Hülya Balcı’ya da kitabın hatasız basımı için teşekkür etmem gerekir. Son zamanlarda hatasız basılmış çok az Türkçe kitap okudum, bu beni çok mutlu etti. Çeviri sırasında da “fazla Türkçe” olup göze batan, beni rahatsız eden bir kelime ya da cümleye rastlamadım, neredeyse her şey Japon edebiyatı oluşunu gölgelemeyecek şekilde hazırlanmış. Keyifliydi.
Advertisements Share this: